Dilimizin Zenginlikleri Projesinde Beyit ve Mısrayı İşledik

Dilimizin Zenginlikleri Projesinde Beyit ve Mısrayı İşledik

İnsanları birbirine bağlayan en önemli unsur kuşkusuz dildir. Eşyalara ve durumlara verdiğimiz isimler aynı zamanda kendimizi nasıl tanımladığımızı da gösterir. Dilimizin tekâmülü, kişiliğimizin, dünya görüşümüzün oluşumu ya da değişimi olarak görülür. Şiir toplum hafızasını biçimlendiren bir güce sahiptir. Yazının çok yaygın kullanılmadığı toplumlarda şiir aynı zamanda kültürün ve tarihin genç kuşaklara aktarım aracıdır. Bin beyitten oluşan uzun mesnevilerde kimi zaman kabile tarihleri kimi zaman da dilbilgisi ya da fıkıh bilgileri kuşaktan kuşağa aktarılmaktaydı. Bütün kültürel kimlikleri şiirin bir parçasıdır.

26.04.2024 13

İnsanları birbirine bağlayan en önemli unsur kuşkusuz dildir. Eşyalara ve durumlara verdiğimiz isimler aynı zamanda kendimizi nasıl tanımladığımızı da gösterir. Dilimizin tekâmülü, kişiliğimizin, dünya görüşümüzün oluşumu ya da değişimi olarak görülür. Orta-Asya’da oluşan Türkçenin gelişimi hem mekân hem de tesirler bakımından çok farklı bir seyir izlemiştir. İlk adlandırmalarımızı yaptığımız yerlerden binlerce kilometre uzakta yaşamaktayız. Anlamlar dünyamızda köklü değişimlere sebep olan kültürel devrimler yaşadık.

Bu devrimlerden ilki kuşkusuz İslam’ı kabul edişimizdi. Bu büyük bir değişimdi. Dünya görüşümüz evreni tanımlama biçimimiz yeniden kurgulandı. Önceki dinin kutsal gördüğü tabiat varlıklarının eski değerleri kalmadı, yerini İslam dininin mukaddes gördüğü nesneler ve durumlar aldı. Nesnelerin konumu, sözün şekli değişti. Yeni hedefler doğdu. Hayat artık başka türlü aktı. Bu yeni hayat tarzının yeni elit, yeni estetik talepleri de vardı. Şiir bunlardan biriydi. Türkler seçtikleri birçok din içerisinde yalnızca İslamiyet’te kendilerini buldurlar ve millî kimliklerini koruyarak, dinlerini yaşayabildiler. İslam’ın birçok yönü ile birlikte akıncı ruhunun Türklerin bu dini çok kolay benimsemesinde etkili olduğu söylenebilir.

Toplumda şiirin toplum hafızasını biçimlendiren bir gücünün varlığı görülmektedir.  Türkler İslam’ı kabul ettikten sonra dinî eğitim çerçevesinde Arapça ve Arap kültürü ile karşılaştılar. Dini eğitimlerinin bir parçası olan tefsir, hadis gibi ilimler dile dayalı olduklarından Arap dilinin tarihi ve Arap şirini de içine alan bir öğrenmeyi netice verdi. Yeni Müslüman olan Türkler yalnızca dini metinleri öğrenmediler, aynı zamanda o dini metinleri oluşturan sözcüklerin etimolojik temeli olan eski Arap şiirini de öğrendiler. Eski Türk şiirinin hece sayısına dayalı vezinden aruz veznine geçmek birtakım zorluklar içermekteydi. Aruzun kısa uzun ses arasındaki ritmik düzeninin, uzun hece bulunmayan Türkçede kurulması oldukça zor olmuştur. Yüzlerce vezin içerisinden Türkçeye uyarlanması en kolay olanlar seçilmiştir.

Arap şiirinin en küçük yapı taşı olan beyit ev anlamına gelmekteydi. Beyit iki mısradan oluşur. Mısra’nın kelime anlamı kapıdır. Şiirin en küçük yapı taşı iki kapılı bir ev olarak tasvir edilir. Beyit şiir için ne kadar önemli ise ev de İslam toplumu için aynı değere sahiptir. Kale gibi duvarlarla çevrilmiş korunaklı mekânlardır. Bu bağlamda İslam toplumu içerisinde ev çok önemli bir yapı taşıdır. Şehirler evlerden oluşur. Bu evler dışarıdan yalıtılmış mekânlardır. Duvarlar içerinde gözden uzak bir hayat yaşanır. Bu şehir yapısı, anlamın başladığı ve bittiği beyte benzer. Şiir beyitlerden oluşan bir nazımdır. Şehirler evlerden oluşur fakat özel anlamlarını koruyarak tıpkı beytin şiirde yaptığı gibi. İslam toplumunda şehir ve şiir aynı tarzda inşa edilir. Bu çalışma iki şu iki sözcüğe odaklanmıştır: “ beyit” ve “mısra”.

26-04-2024